Sadece uzaktan algılama değil “göklerdeki istikbal”. İletişim, jeodezi, jeofizik, meteoroloji, okyanus bilimi amaçlı özel uydular, GPS, Glonass ve Galileo sistemlerinin bütünü olan küresel navigasyon uydu sistemi (GNSS), insansız hava araçları (İHA) ve daha pek çok sivil veya askeri sistem mevcut bugün. Peki bu gelişmelerde geomatik (harita) mühendislerinin görevi ne? Neler yapabilirler? Neler yapmalılar?
Uzmanlık alanım (ya da uzmanlaşmaya çalıştığım alan J) fotogrametri ve uzaktan algılamada konumsal uygulamalar olduğundan sadece bu konuda neler yapabileceğimizi yazacağım. Zira sanılanın aksine özellikle uzaktan algılamada geomatik mühendislerinin yapabilecekleri sınırlı değildir. O kadar çok uygulama ve araştırma konusu var ki üzerine kitaplar yazılıyor, araştırma ekipleri oluşturuluyor, bilimsel toplantılar ve etkinlikler yapılıyor. Biz ise birçoğundan bihaberiz ve çoğu hakkında ne yazık ki yeterince çalışmamız yok. Diğer meslekler ise geomatik mühendisliği konusuna giren uygulamaları kendi kıt bilgileriyle yapmaya çalışıyor ve dolayısıyla kendi çalışmalarını başarısızlığa sürüklüyorlar. Oysa geomatik mühendislerinden yardım almaları onların yararına olacaktır.
Günümüzde uzaktan algılama görüntüleri özellikle hava fotoğraflarına kıyasla daha rahat elde ediliyor. Burada görüntülerin elde edilme ve dağıtım şekli önemli bir etken. Görüntüler ise son yıllara kadar optik (yani bir mercek sistemini barındıran) algılayıcılarla elde edilirken günümüzde radar veya lazer (lidar) sistemlerini kullanan görüntüler de hızla yaygınlaşmaya başladı. Son yıllarda özellikle radar ve lidar algılayıcılara ait görüntüler üzerinde pek çok araştırma yapılmakta. Fotogrametride ise özellikle dijital hava kameraları ve lazer tarama sistemlerinde büyük gelişmeler mevcut ve bu konuda pek çok araştırma yapılıyor. Ancak özellikle dijital hava kameraları ile görüntü elde etmek uzaktan algılamadaki kadar kolay olmuyor.
Hangi tür algılayıcıyla alınırsa alınsın, elinizde bir görüntü varsa bir geomatik mühendisi olarak çok şey yapabilirsiniz. Örneğin görüntülerden ortogörüntü elde edebilirsiniz. Eğer araziniz düz değilse ortogörüntü üretimi için bir sayısal yükseklik modeline (SYM) ihtiyacınız var. Bu modeli yersel çalışmalarla elde edebileceğiniz gibi, kendiniz de bindirmeli optik görüntülerden, radar veya lidar görüntülerinden elde edebilirsiniz. Elde ettiğiniz ortogörüntüyü SYM üzerine kaplayarak arazinin perspektif görüntüsünü oluşturabilir, böylece arazi üzerinde gezinebilirsiniz. Ortogörüntülerden ister ekran üzerinden isterseniz yarı-otomatik olarak çeşitli nesneleri (örneğin özellikle binaları ve yolları) sayısallaştırarak vektör haritalar elde edebilirsiniz. Görüntüleri dilerseniz birbiriyle dilerseniz vektör haritalarla çakıştırabilir, aralarında zamansal bir fark varsa değişim belirleme çalışması yapabilirsiniz. Görüntüleriniz artık koordinatlı olduğundan koordinat bilgisine ulaşabilir, yeryüzündeki yatay ve düşey değişimleri gözleyebilirsiniz. Farklı görüntüler kullanarak doğru (true) ortogörüntü üretebilir, böylece görüntülerin alımından kaynaklanan gölge veya örtünme gibi etkileri giderebilirsiniz. Elbette tüm bunlar için yer kontrol noktalarına ihtiyacınız var. Bunları haritalardan veya başka görüntülerden sağlayabileceğiniz gibi arazide GPS yardımıyla elde edebilirsiniz. Bizim deneyimlerimiz arazide elde edilmesinin daha doğru sonuçlar verdiği yönünde. Bu arazi çalışması bile başlı başına önemli bir işlem adımı.
Bu tür görüntülerini kullanan herkes, eğer görüntüleri bir koordinat sistemiyle veya birbiriyle ilişkilendirecekse onu koordinatlandırması gerekir. Bu adım pek çok uygulamada basit bir işlemmiş gibi algılanır ve üzerinde ciddiyetle durulmaz. Oysa oldukça önemlidir ve sonuçlar üzerinde doğrudan etkisi vardır. Hatta aldığınız görüntünün işlem düzeyi de sizin çalışmalarınızı doğrudan etkiler. Yani “düzeltilmiş” diye aldığınız görüntü aslında çalışmanıza olumlu bir katkıda bulunmaz, aksine doğruluğunuzu düşürür. Bu konuya sonraki yazılarımda değineceğim.
Yukarıda bazılarını sıraladığım geomatik mühendisliği uygulamalarının hepsinde kullanacağınız verilerin (örneğin yer kontrol noktalarının veya SYM’nin), elde ettiğiniz ürünlerin (ortogörüntü, SYM veya vektör harita) geometrik doğruluğunu ve duyarlılığını bilmeniz, farklı verileri (görüntüleri, SYM’leri veya haritaları) birlikte kullanmak için ortak bir koordinat sistemine dönüştürmeniz gerekir. Bu işlem dahi bu tür uzaktan algılama çalışmalarının ~%60 gibi önemli bir kısmını oluşturur.
Demek ki uzaktan algılamada mesleki uygulamalar yaparken koordinat sistemlerinden, geometrik doğruluk ve duyarlıktan, matematik modelden ve dolayısıyla dengelemeden bağımsız değiliz.
Başta da dediğim gibi, Atatürk istikbali göklerde gördü. Gerçekten istikbal(imiz) göklerde. Sadece bunu görmek lazım.. Yapılacak çok iş var! Yeter ki siz bir ucundan tutun ve bilimsel gerçekleri hiçbir zaman gözardı etmeyin.
Sağlıcakla kalın…